Temel Fıkraları
Karadenizli temel fıkraları
Temel her gün meyhaneye gidiyormuş ve her gün 3 kadeh içki içiyormuş. Garsonun dikkatini çekmiş bu durum ve sebebini sormuş:
-Her gün neden 3 kadeh içki içersiniz?
Temel:
-Biz 3 kardeşiz diğer ikisi olmadığından onların yerine de içiyorum.
Aradan zaman geçer. Temel bir gün gelir ve 2 kadeh içki ister ve garson şaşırır ve sorar:
-Hayırdır bugün iki kadeh içiyorsunuz yoksa kardeşiniz mi öldü? diye sorar.
Temel de:
-Hayır ben içkiyi bıraktım der.
Zeytin
Temel ile Cemal bir gün kahvaltı yapmaya gitmişler. Pek de sosyetik bir yermiş. Cemal başlamış yemeye. Temel bir türlü çatalı zeytine geçirip de yiyememiş. Epey bi uğraşmış ama nafile. Bunu gören Cemal çatalı zeytine geçirmiş ve böyle yapacaksın bak demiş. Temel de
“Ula ben yordum sen yakaladun. Yoksa o kadar kolay midur saniyisun?”
Denizler Niçin Taşmaz?
Küçük kardeşi Temel’e sormuş:
-Abi bütün nehirler dereler, irmaklar denize dökiliyi ama denizler taşmiyi. Ha bu nasi oliyi da?
Temel uzunca bir süre düşündükten sonra cevabı balıklara bağlamayı başarır:
-Suyun fazlasini denizun dibindeki baluklar içiyi da ondan uşağum.
Başhekim Temel
Bizim Temel akıl hastanesinde başhekimdir… Bir gün bakanlık müsteşarı hastaneyi ziyaret eder. Camdan bahçeye bakarken delilerin yüksek bir yerden havuza atladığını görür ve başhekim Temel’e:
-Bravo… çok mükemmel. hastaların sosyal faaliyetlerini düşünmüşsünüz… bunun için sizi tebrik ediyorum der.
Temel’in koltukları kabarır:
-Sayin musteşarum siz esas o havuzi bi da su doldurduğumuz zaman görün ne sevineyi zavallılar.
Müsteşarın tepesi atar. temel durumu idare etmeye çalışır:
-Su koysak da farketmez, onlar yüzme bilmeyi ki…
Polis Temel
Ula Temel, senden polis olmaz. Nasıl kaçırdın elindeki azılı hırsızı!
-Sormayin komiser bey. Bir anluk dalginluğum sebep oldu. Üstünde “girmek yasaktir” tabelasi bulunan bi yere girdi, arkasindan gidemedum!
Temel’in Mektubu
“Niyazicuğum. Hani benim küçük torun var ya. Geçen akşam, geturdi ödevini önüme koydi. Bi yandan da ağlayi. Zaten dertlerini hep pağa açar. dedi ki:
-“Habunlari anliyamadum. O yüzden da yapamadum. Yarın öqretmen beni dövecek dedecuğum.”
Pende dedum ki;
-“Ağlama uşağum, punun içun öqretmen adam dövmez. Şindi oni çözeruk.”
Ne mümkün Niyazi kardaşum.
Bi tirenlan, bi otobos ayni istasyondan kalkmişlar. Tiren otobostan üçte bir daha hizli gidiy. Otobos iki yerde onbeşer dakka istirahat vermiş. Tiren da bi yerde durmiş, 20 dakka su almiş. Otobos saatte 60 kilometro gidiymiş. Tiren 5 saat sonra gideceği yere varmiş. Otobos ise ne vakit sonra oraya olacakmiş.
Uğraştum yapamadum. Uşak ağlay. Derken bubasi geldi. O da çözemedi. Diyrum oğa ki:
-“Ula damat, senun taniduğun tahsilli bi otobos şofori var ise oğa soralim, belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun ben usaği şoforler cemiyetine götüreyum. Onlar arasinda belki tirenle yariş etmiş bi şofor vardur da bize nasihat verur.”
Ha, biz bi yandan da uşaga tireni tarif ediyruk. Tiren görmemiş ki. Ne anasi görmiş, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte Erzurum’dan Sivas’a gittiydum.
Neysa kardaşum, o gece çok kizdum. Diyeceksun ki niye? Uşak daha incir ağacindan duti ayiramay; mezgiti gosteriyrum, hamsi diy; efendum, yumurtanun fabrikada yapilduğuni sanay. Biz gelduk araba yariştiriyruk. Yani efendi, otobos saatinda varsa ne olur, geç varsa ne olur? Gurbetten yolci mi bekliysun? Eğer varacaği saat onemliysa, edersun yazihaneye bi telefon, derler sağa otobosun ineceği zamani. Bu kadarluk mesele içun sabiyi subyani niye telef edersun? Uşacuklarda şarki yok, türki yok, oyun yok; dayamiş matamatigi. Ayuptur ya!
İşte Niyazum hal böleyken böle. Yanaklarindan opdim gardaşum.
Vampir Temel
Bir gün Temel, İngiliz ve Fransız vampirler uçaktan atlamış. İlk ingiliz atlamış ağzı burnu kan içinde geri gelmiş. Fransızla Temel sormuşlar; “Sen kimin kanını içtin”?
O da;
-“oradaki kadının kanını içtim” demiş.
Sonra fransız atlamış ağzı burnu kan içinde geri gelmiş. Yine “sen kimin kanını içtin demişler”. Oda;
-“oradaki çocuğun kanını içtim” demiş.
sonra temel atlamış ağzı burnu kan içinde gelmiş. onada aynı soruyu sormuşlar
O da:
-“oradaki direği görüyo musunuz”
-“E görüyoruz” demişler.
Temel de;
-“İşte ben o direği görmedim” demiş.